soğuk
Dil: Türkçe
-
[sıfat, isim, mecaz, mecaz, mecaz, zarf]
Isısı düşük olan, sıcak karşıtı
- Alnımda soğuk bir el hissediyorum.
-
[sıfat, isim, mecaz, mecaz, mecaz, zarf]
Üşütecek derecede ısısı olan
- Güneşli, soğuk bir gündü.
-
[sıfat, isim, mecaz, mecaz, mecaz, zarf]
Isının üşütecek kadar az veya düşük olması durumu
- Apışlarının arasına bir sac mangal alarak yakıcı soğuktan korunmaya çalışıyordu.
-
[sıfat, isim, mecaz, mecaz, mecaz, zarf]
Duygudan, sevgiden yoksun olan, yakın ve içten olmayan; ilgisiz
- Soğuk tavırla birbirlerini selamlayıp uzaklaştılar.
-
[sıfat, isim, mecaz, mecaz, mecaz, zarf]
Sevimsiz veya yersiz; antipatik
- Bu soğuk, yavan sözler zevkimi rencide ediyordu.
-
[sıfat, isim, mecaz, mecaz, mecaz, zarf]
Cinsel istek duymayan
- Ayşe nişanlandığımı haber aldı, kıskandı, trende onun için soğuk davrandı ve ağladı.
- [sıfat, isim, mecaz, mecaz, mecaz, zarf] İlgisiz, sevimsiz bir biçimde veya memnuniyetsizliğini belli ederek