sökmek
Dil: Türkçe
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Bir şeyi bulunduğu yerden kuvvet kullanarak veya gevşeterek çıkarmak, çekip ayırmak
- Bu çoban öyle güçlü görünüyor ki şu yandaki ağacı kavrasa dibinden söker götürür.
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Kurulmuş bir şeyi parçalarına ayırmak
- Makineyi sökmek.
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Rüzgâr, sel, akarsu, bir şeyi yerinden çıkarmak, götürmek
- Araba çamuru sökemedi. Gemi akıntıyı söktü.
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Geçip gitmeye engel olan zorlukları atlatmak
- Çok okunaksız bir yazı. Ben söker gibi oldum.
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Karışık bir yazıyı okumak
- Özellikle gıcık şeklindeki öksürüklerde balgamı sökerek rahatlamaya yardımcı olur.
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Örülmüş, dikilmiş şeyin, örgüsünü veya dikişini ayırmak
- Saplandığı fikirlerden sökemezdiniz.
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Balgam vb.nin çıkmasını, akmasını kolaylaştırmak
- Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir.
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Ayırmak, uzaklaştırmak, vazgeçirmek
- Ne yaparsın, dedi, burada böyle söküyor!
-
[-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada]
Okuyabilme becerisini kazanmak
- Şermin'le Nermin tam bir saat sonra yani saat beş buçukta söktüler.
- [-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada] Geçmek, etki yapmak
- [-i, -den, mecaz, nesnesiz, argo, nesnesiz, teklifsiz konuşmada] Gelmeye başlamak veya çıkagelmek