sönmek
Dil: Türkçe
- 
      
      
        
          [nesnesiz, jeoloji, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Yanmaz, aydınlatmaz, parlamaz olmak
      
      
        - Son yıldız vadinin üstünde bir yanıp bir sönüyordu.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, jeoloji, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Parlaklığını, ışığını yitirmek
      
      
        - Balon söndü.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, jeoloji, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Hava veya başka bir gaz ile şişirilmiş bir şeyin havası kaçıp şişkinliği inmek
      
      
        - Öfkeleri bir yaz fırtınası gibi birdenbire sönüverdi.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, jeoloji, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Yanardağ etkinliğini yitirmek
      
      
        - Münakaşa tekrar eski hızını alamayarak biraz sonra söndü.
 
- 
      
      
        
          [nesnesiz, jeoloji, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
         
      
      Duygular dinmek, yatışmak, etkisini yitirmek
      
      
        - Esmer lekeler, sönmüş sivilcelerden artakalan çukurlar, kabarcıklar yüzünü yayık ayranına çevirmiş.
 
- [nesnesiz, jeoloji, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Gerilemek, parlaklık ve önemini yitirmek
- [nesnesiz, jeoloji, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Ses duyulmaz olmak
- [nesnesiz, jeoloji, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Tükenmek, yok olmak, yitmek