sulanmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, -e, argo, -e, argo]
Sulama işi yapılmak
- Sulandıkça canlanan bir nergise gösterilebilecek özenle yaralarını sardı onun.
-
[nesnesiz, mecaz, -e, argo, -e, argo]
Sulu duruma gelmek
- Geceye doğru kar sulanıyor ve gevşiyor.
-
[nesnesiz, mecaz, -e, argo, -e, argo]
Suyu çoğalıp yoğunluğu azalma
- Kanı sulandı.
-
[nesnesiz, mecaz, -e, argo, -e, argo]
Göz yaşarmak
- Otomobilde bir şey kaçtığı için durmadan gözü sulanıp akıyor.
-
[nesnesiz, mecaz, -e, argo, -e, argo]
Ciddiyetini, ağırlığını kaybetmek
- Bizim çiçeklere sulandı.
- [nesnesiz, mecaz, -e, argo, -e, argo] İmrendiğini açığa vurmak
- [nesnesiz, mecaz, -e, argo, -e, argo] asılmak