sürünmek
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -i, -e, mecaz, mecaz]
Karnı üzerinde sürünerek gitmek
- İçimize tekrar emniyet geldikten sonra, karnımız üstünde sürünerek Nil'e, sonra öteki sahile geçtik.
-
[nesnesiz, -i, -e, mecaz, mecaz]
Kendi üzerine koku, krem vb. sürmek
- Bir şişe kolonyayı süründüm.
-
[nesnesiz, -i, -e, mecaz, mecaz]
Bir şeye değerek geçmek, geçerken değmek
- Duvara sürünmek. Boyaya sürünmek.
-
[nesnesiz, -i, -e, mecaz, mecaz]
Sürünme işine konu olmak
- Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün.
-
[nesnesiz, -i, -e, mecaz, mecaz]
Yoksul ve perişan yaşamak
- Semiz bir köpeğe bile yetmeyecek bir parayla bu kadar süründüm.
-
[nesnesiz, -i, -e, mecaz, mecaz]
Başıboş, sahipsiz kalmak
- Kedi sokaklarda sürünürken bile, eğer sizden korkmadıysa yine mağrur, kibirli ve rahatına düşkündür.