süzülmek
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Süzme işine konu olmak
- Bal süzüldü.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
akmak
- Gözlerimden yaşlar süzüldü.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Kuş kanatları gerili olarak görünür bir hareket yapmadan havada ilerlemek
- Kuş, gene havada süzülüp daireler çiziyor.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Sessizce ve görünür bir hareket yapmadan ilerlemek
- Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
İnsan sessiz, gizlice ve kayıyormuş gibi gitmek
- Bir daha vurdum ve cevap alamayınca her zaman yaptığım gibi usulca kapıyı açıp içeri süzüldüm.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Göz baygınlaşmak, mahmurlaşmak
- Bu sözleri söylerken mebusun gözleri süzülerek ufalıyordu.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Uyumlu bir biçimde ve salınarak yürümek
- Bir tanesinin elinde -muhakkak çalmış olacak- bir şık şemsiye, o günün sosyete hanımlarını taklit ederek kırıtıyor, süzülüyorlardı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Yüzüne nazlı bir anlam vermek
- Yedi sekiz gün içinde kızcağız, süzülmüş, solmuş, gözleri çukura kaçmıştı.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Çok zayıflamak