takılmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e]
Takma işi yapılmak
- O gece üst katla bizim odayı birleştiren merdivenin üstüne koca kapak takıldı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e]
Bir yere iliştikten veya dokunduktan sonra oradan kurtulamamak
- Önünü çok iyi göremeyen hayvanın ayağı bir taşa takıldı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e]
Engelle karşılaşıp geçici olarak işlemez duruma gelmek
- İğne bir müddetten beri plağın bozuk yerine takılmış, ha babam ha, bir melodiyi tekrar edip duruyordu.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e]
Bir yerde bir süre kalmak
- Yolda bir arkadaşına takıldı.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e]
Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanını görerek üstünde durmak
- Son günlerde bir de usta sözüne takılır oldum.
-
[nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e]
Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmak
- İstasyon memuru onun şehre seyrek indiğini bildiğinden her seferinde takılır.
- [nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e] Biriyle, bir toplulukla sık sık birlikte olmak, onlara katılmak
- [nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e] Kahvehane, meyhane vb.ne sık sık gitmek, eğlenmek
- [nesnesiz, -e, -e, -e, -e, mecaz, -e, mecaz, -e, -e, -e] Birinin sürekli peşinden gitmek