taramak
Dil: Türkçe
- 
      
      
        
          [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp]
         
      
      Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek
      
      
        - Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu.
 
- 
      
      
        
          [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp]
         
      
      Bir şey veya kimseyi bulmak, denetlemek için türlü yöntemlerden yararlanarak bir yeri sıkı bir biçimde aramak
      
      
        - Birdenbire uzun bir ışık sol tarafımızdaki sırtları taradı.
 
- 
      
      
        
          [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp]
         
      
      Bir şeyin içindeki gereksiz maddeleri tarak, tırmık vb. ile ayıklamak, taraktan geçirmek; taraklamak
      
      
        - Belleğimde taradığım yazarların yarısına yakını hastalıklı idiler.
 
- 
      
      
        
          [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp]
         
      
      Taşın yüzünü dişli çelik kalemle işlemek
      
      
        - Dergileri taramak.
 
- [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp] Makineli tüfek vb. ateşli silahlarla sürekli olarak bir yere ateş etmek
- [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp] Kafasından geçirmek, belli belirsiz düşünmek
- [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp] Derleme ve araştırma yapmak için bir yayını dikkatle gözden geçirmek veya gerekli kelime, cümle ve yazıları tespit etmek
- [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp] Dikkatle bakmak, gözden geçirmek; süzmek
- [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp] Tarayıcı aracılığıyla kâğıt üzerindeki resimleri veya yazıları sayısal ortama aktarmak
- [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp] Hastalıkların kişiler arasındaki seyrini takip edebilmek amacıyla düzenli aralıklarla yapılan inceleme
- [-i, -de, mecaz, mecaz, bilişim, tıp] Bir resmin bir bölümü üzerine çizgilerle koyuluk vermek