taşımak
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere götürmek; gezdirmek
- Hastayı ekseriya yakın kasabaya kadar sırtta taşırlardı.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Üstünde bulundurmak
- Boynundan asılmış gümüş bir köstek taşırdı.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Bir nesnenin ağırlığını yüklenmek
- Değirmenin üstünde ise değirmen koluyla birleşen çarkı taşıyan bir çanak bulunur.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Boru, kanal vb. ile sıvı maddeleri bir yerden başka bir yere aktarmak
- Devlet üniforması taşıyordu.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Bir giysiyi üzerine giymiş olmak
- İnsanlar müşterek tecrübeleri taşıdıkları için birbirlerinin ne dediklerini anlayabilirler.
-
[-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Sahip olmak, özellik olarak bulundurmak
- İçlerinde her şeye karşılık bir suçluluk duygusu taşırlar.
- [-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, nesnesiz, mecaz] Katlanmak, üstlenmek, yüklenmek, çekmek
- [-i, nesnesiz, mecaz, mecaz, nesnesiz, mecaz] Duymak, hissetmek