taşmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz]
Sıvı maddeler, içinde bulundukları kaba sığmayacak kadar çoğalma ve kabarma yüzünden kenarları aşmak
- Musluk akşamdan açık kalmıştı. Sabaha doğru da su gelince, kaptan kacaktan lavabonun deliği tıkanmış, su önce mutfağa taşmıştı.
-
[nesnesiz, mecaz]
Akarsu, yatağından çıkarak çevresini kaplamak
- Kasketinden taşmış siyah saçları yakına gelince çok kırçıllaştı.
-
[nesnesiz, mecaz]
Bir yere veya şeye sığmamak
- Gösteri o kadar güzeldi ki seyirciler salondan taşmıştı.
-
[nesnesiz, mecaz]
İnsan, nesne vb. çokça bulunmak, sayısı artmak
- Acaba bizim taşıp köpürmelerimizi pek çocukça mı bulmuştu?
- [nesnesiz, mecaz] Öfke, sabırsızlık veya heyecan yüzünden kendini tutamamak