tepe
Dil: Türkçe
-
[isim, teklifsiz konuşmada, anatomi, coğrafya, matematik, matematik, matematik]
Bir şeyin en üstteki bölümü; kaban (I)
- Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz.
-
[isim, teklifsiz konuşmada, anatomi, coğrafya, matematik, matematik, matematik]
Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası
- Ekşisu'da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi.
-
[isim, teklifsiz konuşmada, anatomi, coğrafya, matematik, matematik, matematik]
Birinin yanı başı, baş ucu
- Tepemde durup canımı sıktı.
-
[isim, teklifsiz konuşmada, anatomi, coğrafya, matematik, matematik, matematik]
Başın üst, kafatasının iki kulak arasında kalan bölümü
- Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor.
-
[isim, teklifsiz konuşmada, anatomi, coğrafya, matematik, matematik, matematik]
Yüksekliği genellikle birkaç yüz metreyi geçmeyen, çok kez tek başına, yamaçları yatık yer biçimi
- Derenin sağ tarafında yükselen tepenin yamaçları daha hafif eğimli, daha genişti.
- [isim, teklifsiz konuşmada, anatomi, coğrafya, matematik, matematik, matematik] Çokgende veya çok yüzlüde köşelerden her biri
- [isim, teklifsiz konuşmada, anatomi, coğrafya, matematik, matematik, matematik] İkizkenar bir üçgende eşit kenarların kesişme noktası
- [isim, teklifsiz konuşmada, anatomi, coğrafya, matematik, matematik, matematik] Bakışım ekseni bulunan bir eğrinin veya yüzeyin bu eksenle kesişme noktalarından her biri