tırmanmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz]
El ve ayaklarıyla tutunarak veya tırnaklarını iliştirerek dik bir yere çıkmak
- Adam yüze yüze geldi ve bir maymun çevikliğiyle küpeşteye tırmanıp güverteye atıldı.
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz]
Yokuş, merdiven vb. çıkmak
- Arabalarımız yavaş yavaş yükselen bir yokuşu tırmanıyordu.
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz]
Bitki, yakınındaki bir nesneye tutunarak yükselmek
- Hanımeli bizim kata kadar tırmandı. Sarmaşıklar bahçe duvarına tırmanmış.
-
[-e, -i, nesnesiz, mecaz]
Bir şeyin eğimini izleyerek yükselmek
- Boğazın karşı yakasına tırmanan yolda atı üstünde, tarlasından Urla'ya dönen bir rençperle karşılaştılar.
- [-e, -i, nesnesiz, mecaz] Belli bir durum, olay gittikçe güç kazanmak, giderek etkisini artırmak