titremek
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -den, -den, mecaz]
Küçük ve hızlı salınım hareketleri yapmak; tirildemek
- Geçtiği yollarda, incecik ellerine, kahır görmüş köylülerin nasırlı elleri sarıldı, ninelerin dua ile titreyen dudakları dokundu.
-
[nesnesiz, -den, -den, mecaz]
Kaslar hızlı küçük kasılmalarla sarsılmak
- Soğuktan mı titriyordum yoksa heyecandan, üzüntüden mi, bilmem.
-
[nesnesiz, -den, -den, mecaz]
Ses kısık ve kesik çıkmak
- Gözleri fırlamış, dudakları morarmıştı, elleri titriyor, sedası titriyordu.
- [nesnesiz, -den, -den, mecaz] Çok üşümek
- [nesnesiz, -den, -den, mecaz] Işığın aralıklı olarak gücü azalıp çoğalmak
- [nesnesiz, -den, -den, mecaz] Birinden veya bir şeyden korkmak, korkuya kapılmak