tutmak
Dil: Türkçe
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Elde bulundurmak, ele almak
- Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Ele geçirmek, yakalamak
- Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
avlamak
- Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Yanında bulundurmak, alıkoymak
- Siz gelinceye kadar çocuğu ben tutarım!
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Hürriyetinden yoksun bırakıp bir yere kapamak, tevkif etmek
- Vahşidir, hiçbir zaman onu kafeste tutmak mümkün değildir.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
kaplamak
- Şu yağan kar bir tutsun, seyreyle sen ertesi gün çocukları.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Kırağı, çiğ veya kar bir yüzeyde görünür durumda olmak, kalmak
- Ama öylelerini de çevresinde kimse sevmemiş, tutmamıştır.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Denetimi ve yetkisi altına almak
- Verdiği sözü tutmuş, vaktinde gelmişti.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Desteklemek, birinden yana çıkmak
- Bir talih eseri olarak ondan gelen cevap benim kendi bulduklarımı tuttu.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Benimsemek, beğenmek
- Burada bir kat tuttum. Yazı geçireceğim.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Gereğini yapmak, yerine getirmek
- Yapıyı geniş tuttu.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Uygun gelmek, çelişmez olmak
- Avradın ilenci tutarsa senin iki gözün kör olacak.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Kapatmak, sarmak
- Aldığım şeyler bin lira tuttu.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Hizmetine almak veya kiralamak
- Vapur İzmir'i tutmayacakmış.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Bir işe herhangi bir anlayışla girişmek
- Seksen bir yaşında da olsa çalışmak insanı zinde tutuyor.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Beddua, dua, ah vb. etkisini göstermek, gerçekleşmek, yerine gelmek, varmak
- Haydi tutalım babasının bir günahı vardı, çekti.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Ulaşmak, varmak
- On bin lirayı borcunuza tuttum.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Para toplamı ...-e varmak, değeri olmak
- Biraz toz olsa mendilini burnuna tutar.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Bir yere uğramak
- Ustura tutmak.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Herhangi bir durumda bulundurmak
- Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Varsaymak, farz etmek
- Toprağa atılan her tohum bir ümittir. Tohum ya tutar ya tutmaz. Ya yeşerir ya yeşermez.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Alacağa veya vereceğe saymak
- Eli ayağı tutsun, açlıktan ölmesin, yeterdi ona.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Bir yere yaklaştırmak
- Bu iş iki saat tuttu.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Bir aleti kullanabilmek
- Boya tutmadı. Çivi iyi tuttu.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
bağlamak
- Kucaklaşma sahanlıkta başlar ve ayakkabılarını çıkarıp karısının tuttuğu terliklerini giyene kadar Serdar'ın kolları boynunda kalır.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Beklenen sonucu vermek
- Konuklara şeker tutmak.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
İş görebilmek
- Tepeden inince Değirmendere'ye hâkim bir iz tutacaksınız.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Sürmek, zaman almak
- Baba sesini çıkarmadı hatta öksürüğünü bile galiba tuttu.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Yapışarak veya sokularak çıkmaz olmak
- Hey başları duman tutmuş dağlar, hey!
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Bir şeyi kullanması için uzatmak
- Üç kişi tutarlarmış da onu pencerenin önünden çekemezlermiş.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
sunmak
- Bak azizim, dedim, ben senin yerini tutamam.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
İşgal etmek
- Kapıyı açık tutmayın.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Takip etmek, izlemek
- Eğer piyes tutar da alkışlanırsa bir yazara yakışacak bir kıyafet giymeliydim.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Bırakmamak
- Sen metelik tutuyorsun gibi geliyor bana. Ay başına kadar bana ödünç versene.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Sarmak, bürümek
- Kadınların başında gördüğünüz bürümcükten, iç çamaşırlarından tutunuz da entarilik kaba pamuklulara kadar hepsi Osmanlı malı idi.
-
[-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor]
Asılmak, kuvvetlice sarılmak
- Herkes aklından bir sayı tutsun.
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Bir kimsenin yerini almak
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Otobüs, vapur, uçak vb. hasta etmek
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Herhangi bir durumda kalmasını sağlamak
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Bir yerde kalmasını sağlamak
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Bir sanat eseri geniş ilgi görmek
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Biriktirmek, tasarruf etmek
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Askerlikte, bankacılıkta durdurmak, blokaj
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] ...-dan başlamak
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Bir şeyi belleğe yerleştirmek
- [-i, -e, -i, -e, -i, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, spor] Bazı takım oyunlarında karşı takım oyuncusunun hareketine ayakla veya vücutla engel olmak; markaja almak