tutturmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i, nesnesiz, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, -i]
Tutmasını sağlamak
- Urumeli Hisarı'na oturmuşum / Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
-
[-e, -i, nesnesiz, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, -i]
Bir işe başlayıp sürdürmek, bir şeyi yapmakta olmak
- Sakal diye tutturmuş, başka laf dinlemiyor.
-
[-e, -i, nesnesiz, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, -i]
Aklına koyup direnmek, ısrar etmek
- Taşı fırlattı ama tutturamadı.
-
[-e, -i, nesnesiz, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, -i]
Çivi, toplu iğne, çengelli iğne vb. ile iliştirmek, bağlamak
- Geldiği yolu tutturup gene tek başına mahalle kahvesinin kapısı önüne kadar geldi.
- [-e, -i, nesnesiz, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, -i] Hedefe vardırmak, değdirmek, isabet ettirmek; yakalamak
- [-e, -i, nesnesiz, nesnesiz, -e, -i, nesnesiz, -i] Takip etmek