tutulmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -e, -e, spor]
Tutma işi yapılmak veya tutma işine konu olmak
- Ömer Abit Hanı'nda bir yazıhane kiralanmış, aylıkla bir otomobil tutulmuştu.
-
[nesnesiz, -e, -e, spor]
Ay ve Güneş, tutulma olayına uğramak
- Kaçmayı düşündüklerinde sokağın iki çıkışının da tutulduğunu gördüler.
-
[nesnesiz, -e, -e, spor]
Ünlü olmak, meşhur olmak
- Barba Manol kafayı iyice dumanladıktan sonra, iki bacağının nasıl tutulduğunu anlattı.
-
[nesnesiz, -e, -e, spor]
Tutuk duruma gelmek
- Hastalığa tutulduğu sıralarda bir sabun fabrikasında çalışıyordu.
- [nesnesiz, -e, -e, spor] Kapatılmak, sarılmak
- [nesnesiz, -e, -e, spor] Bir organ veya bir şey hareket edemez olmak
- [nesnesiz, -e, -e, spor] Birine tutkun olmak, sevmek
- [nesnesiz, -e, -e, spor] yakalanmak
- [nesnesiz, -e, -e, spor] Bazı takım oyunlarında karşı takımdaki bir oyuncu tarafından hareketine ayakla veya vücutla engel olunmak; markaja alınmak