tutunmak
Dil: Türkçe
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]
Tutup bırakmamak, dayanmak, sarılmak veya asılmak
- Evinin bahçesinin kapısını açtım ve kapanmayan panjurlarına tutunarak odasına girdim.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]
Aynı yerde ve durumda kalmak, direnmek, dayanmak
- Düşman ordusu ordumuz karşısında tutunamadı.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]
Kendini kabul ettirmek, kendine bir yer sağlamak
- Hafif peltek, bozuk diksiyonuyla tiyatroda tutunamazdı.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz]
Kendi üzerine koymak, kullanmak
- Yaşmak tutunmak. Sülük tutunmak.
- [-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz] Uyum sağlayıp kalmak
- [-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz] Dayanmak, güvenmek