tutuşmak
Dil: Türkçe
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Birbirini tutmak, birbirine ilişip dokunmak
- İşlerini bitirdikten sonra kerevette oturur, el ele tutuşur, göz göze dalar, Tanrının verdiklerine, kendilerini birleştirmiş olmasına şükrediyorlardı.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Bir işe başlamak, girişmek
- İki ordu bir harbe daha tutuştular.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Yanmaya başlamak, ateş almak
- Bu fenerleri birbirine bağlayan çiçekli askılardaki küçük lambalar tutuştu.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Kızarmak, kızıllaşmak
- Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri / Koyu bir kırmızılık gökten ayırmada yeri
- [-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz] telaşlanmak
- [-e, nesnesiz, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, mecaz] Alev almış olmak, yanmaya başlamak; alışmak