ürkütmek
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz]
Ürküntü vermek
- Avcı, elinde ipi silkeleyerek hafif, sanki balıklarını ürkütmek istemiyormuş gibi yavaş yavaş ağını çekiyordu.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Korkutup kaçırmak
- Karşılarındaki müthiş manzara onları bir saniye bile ürkütmemiştir.
-
[-i, mecaz, mecaz]
Herhangi bir etkiyle bitkinin gelişmesini engellemek
- Ali Rıza Bey hemen kendini topladı. Münasebetsiz bir şey yaparak arkadaşını ürkütmekte mana yoktu.
- [-i, mecaz, mecaz] Bir şeye karşı korkutmak
- [-i, mecaz, mecaz] Bir şeye karşı kuşkulandırmak