varmak
Dil: Türkçe
-
[-e, -i]
Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak; vasıl olmak
- Hangi limana varacağını bilmeyen gemiciye derin bir denizcilik bilgisinin faydası ne?
-
[-e, -i]
Belli bir duruma veya düzeye gelmek
- Yaşı elliye vardı. O şimdi yolun yarısına varmıştı.
-
[-e, -i]
Hoş olmayan bir sona ermek
- Beni tahkir etmeye kadar varıyorsun.
-
[-e, -i]
Bir şeyi iyice anlamak veya duymak
- Tadına varmak. Sırrına varmak.
-
[-e, -i]
Acımadan, çekinmeden yapmak
- Eli varmak. Dili varmak.
-
[-e, -i]
Kadın, evlenmek
- Gönül verdin derlerdi o delikanlıya / En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya
-
[-e, -i]
Bir durumdan başka duruma geçmek
- Secdeye varmak. Uykuya varmak.