yağdırmak
Dil: Türkçe
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Yağmasını sağlamak
- Turhan mütemadiyen babasına, amcasına mektuplar yağdırıyor.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Bir şeyi aralıksız ve ısrarlı bir biçimde yapmak
- Cemal Paşa, çılgın, Adana'ya, Afyon'a şiddetle emirler yağdırıyordu.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Vermek, söylemek
- Bu fabrika piyasaya kumaş yağdırdı.
-
[-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Bol miktarda vermek, sağlamak
- Çorbada tuzum bulunsun diyen para, eşya yağdırmıştı.
- [-i, nesnesiz, nesnesiz, -e, nesnesiz, mecaz, nesnesiz, mecaz] Çok sayıda ortaya koymak, sürmek