yakın
Dil: Türkçe
-
[sıfat, isim, isim, zarf]
Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı
- İklim ile toprağın bereketi ve insanın faaliyeti arasında yakın bir münasebet vardır.
-
[sıfat, isim, isim, zarf]
Küçük, önemsiz değişikliklerle birbirinden ayrılan
- Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır.
-
[sıfat, isim, isim, zarf]
Aralarında sıkı ilgi bulunan
- Beş dönüme yakın bahçesi bir ormanı andırırdı.
-
[sıfat, isim, isim, zarf]
Benzeyen, andıran, yaklaşan
- Elli yaşında adam, ellisine yakın kadın...
-
[sıfat, isim, isim, zarf]
Erişmesi, olması zaman bakımından yaklaşmış olan
- Yakınımızda otururlar.
-
[sıfat, isim, isim, zarf]
Uzak olmayan yer
- En yakınlarından başlayarak herkese hayatı cehennem ettiği de doğrudur.
-
[sıfat, isim, isim, zarf]
Aralarında sıkı ilişki olan arkadaş, dost veya akraba
- Gelin, bana yakın oturun lütfen.
- [sıfat, isim, isim, zarf] Uzak olmadan