yan
Dil: Türkçe
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor]
Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü; yamaç, kenar, profil
- Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor]
Sağ ve solun ortak adı
- Yaşlı garson yanımıza geldi.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor]
Bir kimseye yakın olan yer
- Bir ara acıkıp yanlarında getirdikleri ekmek peyniri yediler
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor]
Birlikte, beraberinde veya üstünde olma
- Yolculuk hâli, yanımda hiç para kalmaz ise ne yaparım diye düşündüm.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor]
Ön veya arka kabul edilen yere göre sağ veya solda bulunan
- Çoğu kez yan uğraş olarak oyuncular filmcilikle uğraşıyordu.
-
[isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor]
İkinci derece olan
- O zaman mindere yan oturup ayaklarını aşağı sallayarak karşılıklı yemeğe başlıyorlardı.
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor] ikincil
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor] Bir tarafa yönelerek
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor] İstekleri karşıt olan iki kişiden veya topluluktan biri
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor] Savaş düzenindeki ordunun iki kanadından her biri
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor] Bir denklemde "=" işaretiyle ayrılmış olan iki anlatımdan her biri
- [isim, sıfat, sıfat, sıfat, zarf, mecaz, askerlik, matematik, spor] taç (II)