yanaşmak
Dil: Türkçe
-
[-e, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Bir şeyin, bir kimsenin yanına gelmek
- Usulca avluya indim, rafa doğru yanaştım.
-
[-e, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Vapur, kayık vb. kıyıya varmak
- Günün birinde kocaman bir motor Santa Maria'ya yanaştı, içinden çıkan bir subay muhafızlarla uzun uzun görüştü.
-
[-e, mecaz, nesnesiz, mecaz]
Karışmak, ilgilenmek, istek göstermek
- Ali Mehmet Bey, cihetlere yanaşacak kimselerden değildir.
-
[-e, mecaz, nesnesiz, mecaz]
İlişki kurmak
- Vahşi ve utangaç olduğu için pek yanaşmaz.