yanık
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim]
Yanmakta olan
- Binada yanık lamba bırakmayın.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim]
Yanmış olan
- Yanık soğan kokulu bir buhar odayı dolduruyordu.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim]
Rengi koyulaşmış
- Kocaman hasır şapkalarının altında sarı saçları uçan, yanık iki genç kız.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim]
Sıkıntı veya hastalıktan iyi gelişmemiş; kavruk
- Yanık bir çocuk.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim]
Verimsiz, kıraç duruma gelmiş olan
- Aşk söyletir en yanık türküleri / Ay buluta girdiği gecelerde
-
[sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim]
Bıkkın, üzüntülü, dertli olan
- Halıdaki yanığı ördürmeli.
- [sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim] Duygulu, dokunaklı, acılı, etkili olan
- [sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim] Yanmış yer, yanmış olan yerde kalan iz
- [sıfat, mecaz, mecaz, isim, isim] Herhangi bir ısıdan meydana gelen doku bozukluğu