yaşatmak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Yaşamasını sağlamak veya yaşamasına imkân vermek
- Mükrimin Hoca, İslam tarihini sade öğretmez, yaşatırdı.
-
[-i, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Daha iyi ve zengin bir hayat sürmesini sağlamak
- Son derece lüks olanaklarla yaşatıyordu yeni ailesini.
-
[-i, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Keyiflendirmek, mutlu etmek
- Onu sanki yeniden yaşatan sesinizle okur musunuz?
-
[-i, mecaz, nesnesiz, mecaz, mecaz]
Sürdürmek, devam ettirmek
- Bir millet, varlığını, her şeyden çok dilinde yaşatır.