yatmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak
- Dörtnala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Uyumak veya dinlenmek için yatağa girmek
- Rüzgârdan bütün ekinler yattı. Gemi sağa yattı.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Yatay veya yataya yakın bir duruma gelmek, eğilmek
- Bu gece nerede yatacağız?
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak
- Mallar depoda yatıyor.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Boş yere beklemek
- Gemi limanda yatıyor.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
İşlemez, çalışmaz durumda kalmak
- Turşu sirkede yatıyor.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Bir özellik kazanmak için bir şeyin içinde beklemek
- Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Belli bir süreyi cezaevinde geçirmek
- Kumaş iyice ütülenince yattı.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Ölü gömülmüş olmak
- Çalı süpürgelerinin kırmızı çiçeklerindeki bal kokusuna yatmışlardı.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Düz bir duruma gelmek, düzleşmek
- Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür.
-
[nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Cinsel ilişkide bulunmak
- Takım bu sezon yattı.
- [nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo] Bir düşünceyi veya bir öneriyi benimsemek, razı olmak
- [nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo] Heves etmek, eğimli olmak, eğilmek
- [nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo] Bulunmak, var olmak
- [nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo] Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak
- [nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo] İşsiz kalmak, çalışmamak
- [nesnesiz, -le, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo] Bilerek yenilmek, şike yapmak