yerleşmek
Dil: Türkçe
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz]
Yerine iyice oturmak, yerinde sabit olmak
- Bu taş buraya adamakıllı yerleşmiş.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz]
Yer bulup oturmak
- Arabaya, birbirine sıkışarak yerleştiler.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz]
Çalışmak üzere bir iş yerine başlamak
- Oğlu bankaya yerleşmiş.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz]
Bir yerde oturmaya, yaşamaya başlamak
- Rıza böylece ahırın üst katındaki dairesine yerleşti.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz]
Eşyayı yerli yerine koymak
- Taşındık, ama daha yerleşemedik.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz]
Rahat bir biçimde oturmak
- Koltuğa iyice yerleşti.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz]
Yaygın duruma gelmek, tutunmak
- Demokrasinin ne suretle yerleşip kalabileceği hakkında garip fikirleri vardır.
-
[-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz]
Alışılmak, kullanılır olmak
- Birtakım yeni kelimeler zamanla yerleşiyor.
- [-e, nesnesiz, nesnesiz, mecaz, -e, nesnesiz, mecaz] Sınav sonucuna göre herhangi bir eğitim kurumunda okumaya hak kazanmak, okumaya başlamak