yıkılmak
Dil: Türkçe
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, -e, mecaz, mecaz]
Yıkma işi yapılmak veya yıkma işine konu olmak
- Daha birçok yalılar da metruk, bakımsız bir hâlde çöküyor, yıkılıyor, yerinde yeller esiyor.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, -e, mecaz, mecaz]
Herhangi bir sebeple çökmek, göçmek; inmek
- ... yüzükoyun yıkılıp kalmış bir kadın, kaçışan hizmetçiler...
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, -e, mecaz, mecaz]
Devrilmek, yığılmak
- Zira cehalet, bakımsızlık, menfaat yüzünden her gün millî varlığımızın bir parçası koparılmakta ve yıkılmaktadır.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, -e, mecaz, mecaz]
İstenmeyen biri çekilip gitmek, defolmak
- Bütün işler onun üstüne yıkılmıştı.
-
[nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, -e, mecaz, mecaz]
Yok olmak, mahvolmak
- Koca bir salon. Tıklım tıklım dolu. Alkışlardan ortalık yıkılıyor.
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, -e, mecaz, mecaz] Birine karşı yenilmek
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, -e, mecaz, mecaz] yüklenmek
- [nesnesiz, mecaz, mecaz, mecaz, -e, mecaz, mecaz] Çökecek gibi olmak