yırtmak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Kâğıt, kumaş gibi bükülüp katlanan şeyleri parçalamak
- Artık küstahlığın perdelerini yırtmasam da camlarını çatlatabilirim.
-
[-i, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Vücudu kanatacak kadar derin çizmek
- Kedi çocuğun elini yırttı.
-
[-i, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Yok etmek, bastırmak
- Gırtlağımı yırtarcasına haykırırken odaya efendim pürtelaş girdi.
-
[-i, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz]
Sağrısını mahmuzla yaralayarak binek hayvanını alıştırmak
- Artık bu işten yırtman mümkün değil…
- [-i, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Bir şeyi fazlasıyla zorlamak
- [-i, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Bir işi yapmaktan kurtulmak
- [-i, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Kötü bir durumdan kurtulmak
- [-i, mecaz, mecaz, mecaz, mecaz] Köşeyi dönmek