yoklamak
Dil: Türkçe
-
[-i, mecaz]
Dokunarak incelemek; yordamlamak
- Hem kendimi hem etrafımda gördüğüm eşyayı elimle yokladım.
-
[-i, mecaz]
Bakmak, gözden geçirmek, kontrol etmek
- Kalbimi ne zaman yokladımsa ona dair bir iz bulamadım.
-
[-i, mecaz]
Durum, bilgi, niyet vb.ni belirlemeye veya anlamaya çalışmak
- Ara sıra da birimizden biri yukarı çıkarak Sevim'i yokluyordu.
-
[-i, mecaz]
Ziyaret veya sağlığını sormak amacıyla birine gitmek
- İlaç aldığım hâlde ağrılarım yine beni yokluyor.
-
[-i, mecaz]
Ara sıra etkisini göstermek
- Odaların köşe bucağını yoklamaya başladılar.
- [-i, mecaz] Aramak, araştırmak
- [-i, mecaz] Bir şeyi tasarlamak, ölçmek; şakullemek