yumuşak
Dil: Türkçe
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Dokunulduğunda veya üzerine basıldığında çukurlaşan, eski biçimini kaybeden, katı karşıtı
- Pamuk yumuşaktır.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Kolaylıkla bükülen, buruşmayan, sert karşıtı
- Kadife gibi ince ve yumuşak olan bu arakiyeler de çok iyi saklanmıştır.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Dokunulduğunda hoş bir duygu uyandıran
- Yerde yumuşak kilimler serili geniş odasına bağdaş kurup yerleşiriz.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Kolaylıkla işlenebilen
- Uzun gagasını yumuşak topraklara sokar, otların kökündeki yaşlığı emerek yaşarmış.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Kolay çiğnenen, kolay kesilen
- Yumuşak ekmek.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Ilıman olan (iklim), sert karşıtı
- Yumuşak iklim. Yumuşak hava.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Kaba, hırçın, sert olmayan, kolay yola gelen
- Gözleri yan aralık, kirpiklerinin arasından bana her zamanki yumuşak, tatlı, sonsuz şefkatiyle bakıyor.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi]
Okşayıcı, tatlı, hoş
- Onun içinde mutlaka sönüp yanan gizli yumuşak ışıklarla fosforlu bir parıldayış vardır.
- [sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi] Sessiz, hafif
- [sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, dil bilgisi] tonlu