yürütmek
Dil: Türkçe
-
[-i, hukuk, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
- İşlerini eskisi gibi yürütüyorlar.
-
[-i, hukuk, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Gerektiği gibi yapmak, uygulamak
- Mütalaa yürütmek. Muhakeme yürütmek.
-
[-i, hukuk, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Bir yargıyı yerine getirmek, uygulamak
- Seni, teğmene bel bağlayıp girdiğin bisküvi fabrikasından nasıl yürüttülerdi.
-
[-i, hukuk, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo]
Kabul edilmesi veya tartışılması için bildirmek, açıklamak, öne sürmek
- Bizim kalemi yürütmüşler.
- [-i, hukuk, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo] İşinden veya bulunduğu yerden çıkarmak
- [-i, hukuk, nesnesiz, mecaz, teklifsiz konuşmada, argo] Habersiz olarak almak, çalmak