zayıf
Dil: Arapça żaʿīf
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz]
Eti, yağı az olan, şişman olmayan (insan veya hayvan); arık (II), ince, kavruk, nahif
- Uzun boylu, zayıf, ellilik bir hanım.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz]
Görevini yapacak yeterli gücü olmayan
- Zayıf bir ordu. Gözleri zayıf.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz]
Sağlamlığı, dayanıklılığı olmayan
- Zayıf bir yapı.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz]
Önemli, güvenilir olmayan
- Zayıf bir bilgi.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz]
Çok az
- Zayıf bir ihtimal.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz]
Enerjisi, etkisi, yoğunluğu az olan
- Radyoda uzak bir istasyonun zayıf sesini duydu. Zayıf ışık.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz]
Ortanın altında olan not
- Zayıf bir öğretmen.
-
[sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz]
Bilgi yönünden yeterli olmayan, yeteneksiz
- Zayıf ve uydurma bir âşık bu cevaba karşı perişan olurdu.
- [sıfat, mecaz, mecaz, mecaz, isim, mecaz, mecaz] İradesi gereği kadar güçlü olmayan